15 Mart 2009 Pazar

Şehrin Duası

15 Mart 2009 Pazar

Elimdeki legolarla en çok bir ev yapmayı severdim çocukken. Bahçesine ağaç olan kendi halinde bir ev. Sonra başka arkadaşlarımla yaptığımız evleri bir araya getirip bir şehir kurardık. Herkesin birbirini tanıdığı, küçük, sıcak ama betondan bir şehir. Hiçbir özelliği yoktu. Ne göz alıcı bir parlaklığı, ne de içimizi ferahlatan bir havası. Ama bizimdi şehir. Küçüktü, gösterişsizdi, ama bizimdi.
Yıllar sonra böyle bir şehrim oldu benim, Ankara. Küçük, gösterişsiz ama sıcak. İç acıtan soğuğuna rağmen sıcak. Bir çocuk oyunu gibi bir şehir. Uyuma, uyanma zamanı belli olmayan, hem çok şey veren, hem çok şey götüren bir çocuk.
Ve bir pazar günü, mart şakasıyla sardı beni. Uyku girmeyen yorgun gözleri güldürmek ister gibi, ayrılığın, sarmaşanın, saçmalıkların karşısında dinginliğini korumak ister gibi, kar diye fısıldadı kulağıma.
Ankara'da kar...
Ne çok bahsedilirdi ondan. Ne çok sevilir, ne çok unuttururdu acıları. Bir kenar süsü gibi yerleşirdi insanların hayatlarına. Belki de en güzel süs olurdu sıradanlaşmış hayatlarda. Hep bir tren garında yaşanırken ayrılıklar İstanbul'unki gibi güzü olmadı Ankara'nın. Hep bir kış kıyamet, hep bir soğuk.
Yine de düşerken taneleri karın, çocuk olur bu şehirdeki her insan. Başını yukarı kaldırıp, ağzını açıp kar tanelerini yakalamaya çalışırlar.
Ve hep mutlu olsun diye insanları içten içe dua eder bu şehir bir kez daha sarsın diye tüm bedenini bu beyazlık...

3 yorum:

Adsız dedi ki...

alkış

yoköylebisevgili dedi ki...

böyle böyle derken, o zıkkım şehre beni geri getireceksin ya, yanarım yanarım, ona yanarım.

ankara benim eski sevgilim
ankara benim en vefalı yarim
ben onu kimler için terk ettim
o beni bırakmıyor...

:'(

Adsız dedi ki...

beni ağlatacaksın bugün.

 
karalama defteri © 2008. Design by Pocket