O kadar mutsuzdu ki kendini mutsuz eden sebepleri aradı tek tek. Eline tek bir şey geçmedi diye kızdı. Mutfaktaki bütün bardakları, bütün tabakları kırmak istedi. Sanki parçaladığı her şeyde biraz daha rahatlayacakmış, her kırılışta kırgınlıklarını atacakmış gibi...
Olmadı. Yapamadı. Yine herşey yerli yerindeydi mutfakta. Evini inceledi. Herşey olması gerektiği gibi, bıraktığı yerdeydi. O kadar güzel işliyordu ki herşey, saat o kadar doğru akıyordu ki. Hep doğru zamanı gösteriyordu. Doğru zamanı görmekten yoruldu. Bir terslik vardı çünkü. Bunun çok farkındaydı ama bir türlü ne olduğunu bulamıyordu.
Kendini sokağa atmak istedi. Eski günlerdeki gibi arkadaşlarıyla buluşmak. Saatlerce konuşup eğlenmek istedi. Gidip en güzel elbisesini seçti. Saçlarını topladı. Hafif bir makyaj yaptı. Son kez kendine baktı aynada. Ve durdu. Yanına gideceği arkadaşları yoktu artık. Herkes kendi hayatının akışına kaptırmıştı çoktan kendini. Artık eski sohbetler yoktu. Kimseyi aramadığı için sevindi. Ama içinin burkulmasına da engel olamadı.
"Bu lambayı neden almışım acaba" diye düşündü, onu ne heve

"Acaba" dedi sonrasında ne söylediğini hiç umursamayarak.
Nerelere sakladığını bile hatırlamadığı bir kabuk buldu kendine. Evine, odasına, uykusuna gömdü kendini. Birinin gelip uyandırmasını bekler gibi, anne karnında doğumu bekler gibi beklemeye başladı....
1 yorum:
bayıldım.. kendimden bir şeyler buldum diye mi bilmem. ama bayıldım. çok güzel.
Yorum Gönder